İlişkilerde Alma-Verme Dengesi - 2

                                                                                                         

                                                                      İLİŞKİLERDE ALMA-VERME DENGESİ 2


Bir önceki yazımızda, ilişkilerde daima veren taraf olarak neler hissettiğimizi, nelere sebep olduğumuzu ve nasıl dönüşeceğimizi incelemiştik. Bu yazımızda ise ilişkilerde daima alan taraf olarak ne hissettiğimizi inceleyeceğiz.

Nefes alıp verme halinde bile bir denge, bir alma-verme dengesi vardır. Aldığımız nefesi vermemiz gerekir. Vermediğimiz nefes bizi boğar, yaşamsal fonksiyonlarımızı devam etmemizi engeller. İşte daima alıp vermedimizde yaşamsal fonksiyonlarımızın bazı ruhsal noktalarını yaşayamaz, onu tadamaz ve eksik hissetmeye başlarız.

Verememe, bırakamama altında derin bir değersizlik hissi barındırır. Ancak bu ilişkilerde veren tarafın hissettiği değersizlik hissinden biraz farklıdır. Hayatın sorumluluğunu alamama, alabilecek güce sahip olamama ve bağımlılık barındırır. Burada yanlış bir denge kurgulanır. Bağımlılığa hazır olarak, bağımlı etmeye hazır birinin yanına çeker sistem bizi. Ve onun kontrolüne gireriz. Dışarıdan bakıldığında veren taraf kurban, alan taraf bencil olarak yorumlanır ama alan taraf aslında güçsüz olan taraftır. O kendisine sunulanın dışına çıkma gücüne sahip değildir. Gücünü bir başkasına teslim eder. 

Hayatın sorumluluğunu alamama, o sorumluluktan kaçma aslında incinmekten de kaçmadır. Kişi duygularından kaçar ve duygularından korkar. Bir şey hissetmeye değer değildir. Anneye değer değildir. Anne gücünü teslim ettiği ama sevgisini göremediği ebeveyndir. Bu noktada bir anne olarak çocuğunuzla ilişkinizi masaya yatırmanız gerekir. 

Onun hayatını yüklenmek, onun hayatını yaşamasına engeldir. Onu kontrol etmek, başkasının kontrolüne girmesine zemin hazırlamaktır. Onu güçsüz bırakmak gücünü bir başkasına teslim etmesine sebep olmaktır.

Peki bu döngü nasıl kırılacak? Veren taraf nasıl ki talep etmeyi, kendi değersizliğini, kibirini ve kontrol ihtiyacını görüp şifalandıracaksa alan taraf da kendi içindeki anneyi keşfedecek.

Daima alan taraf olduğumuzda hayatın sorumluluğunu alamadığımızın farkında mıyız?

Gücümüzü bir başkasına devrettiğimizin bilincinde miyiz?

Yaşama adım atamayacak kadar değersiz olan parçamızın farkında mıyız?

Şimdi bu soruları kendimize sorarak aslında ne hissettiğimizi ve neden ilişkilerde dengeli alıp, dengeli veremediğimizi anlayabiliriz.  Hatta kendimize şunları sorarak bu alma ve verme dengesindeki hasarın bize nereden aktığını tespit edebiliriz.

İlk kim  vermeyi reddetti?

Annemizin kontrol etme ihtiyacının içimizdeki yansımasının bizi güçsüz bıraktığının farkında mıyız?

Hayattan korkmayı ne zaman öğrendik? Hangi olayda ve kaç yaşında?

Bu soruların cevaplarını bir kenara not edelim ve önümüzdeki 21 gün boyunca şuna niyet edelim;

“Sevgili değersizlik hissim, değersizlikten doğan hak etmediğim inancım, hak etmemenin getirdiği güçsüzlüğüm seni şimdi gördüm! Tüm bu duyguları görüp şifalandırmaya, yaratıcının izni ve ismiyle dengeli almaya-dengeli vermeye niyet ediyorum.”